2 Nisan 2015 Perşembe

İYİ İNSAN
Geçen gün bir yazı okudum. Yazar “İyi insan kimdir?” sorusunun cevabını arıyordu. Bazı çıkarımlarda bulunduktan sonra, sorunun cevabını vermeden yazısını bitiriyordu. Aklıma takıldı, gerçekten:
-İyi insan kimdir?
Bu sorunun cevabını vermek için önce bir insanda olması gereken hasletlere bakmak lazım. Dürüstlük, vefa, sadakat, iffet, saygı, güven…
DÜRÜSTLÜK
Yalan söylememek, ikiyüzlü davranmamak, kul hakkı yememek, adil olmak gibi kavramları içinde barındırır. Peki, hiç yalan söylemiyor muyuz? Elbette yalan söylüyoruz. Çevremize, sevdiklerimize, sevmediklerimize, ailemize mutlaka yalanlar söylüyoruz. Aslında en önemlisi kendimize yalan söylüyoruz. İnsan aslında yalanla yaşayamaz; ancak kendisini kandırırsa tahammül eder yalanlarına.
“Yalan söyledim ama…”, diye başlayan cümleler kişinin kendini kandırmasıdır. En zoru da insanın kendine söylediği yalanı kabullenmesidir.
VEFA
Kadir kıymet bilmek, sevgi duygusunu devam ettirmek, dost ve arkadaşlarının, yakınlarının ihtiyaç duyduklarında yanlarında olmaktır. Bu birçok insanın gerçekleştirdiği bir durumdur. Ancak önemli olan niyettir burada. Eğer bizim davranışımızda etken olan, toplumsal normlar, ise burada vefadan çok kendini mecbur hissetme vardır. Sosyal bir varlık olduğumuz sosyal baskılar için, toplum içinde kabul görme arzumuz sebebiyle vefa gösteriyorsak, demek ki bir eksiklik var bizde.
SADAKAT
Sağlam ve güçlü dostluk kurmaktır sadakat. Dost kimdir? Hatalarına rağmen birbirlerini affetmeyi bilen kişilerdir. Bir insanın hayatında kaç tane dostu vardır? Bizim dost diyebileceğimiz kişi sayısı herhalde üçü beşi geçmez. Hatalarına rağmen dedik ama taraflardan biri dürüst değilse, ihanet ediyorsa, güvenilir değilse de affedilebilir mi?
İhanet dışında tüm hatalar affedilebilir. Sadakatin zıddı ihanettir ve ihanet her devir ve toplumda cezalandırılan bir davranıştır. Bir kişi, bir kez birine ihanet ederse, başkalarına da ihanet eder mi? İnsandan umut kesmemek lâzım ama kişiler de öyle kolay değişmez.
Affetmekte ön koşul af dilemek ve hatayı kabul etmektir. Kişi hatalı olduğunu kabul etmiyorsa, affeden hata yapıyordur.
Sadakat, bir de eşler arasında söz konusudur. Bu konuya iffet konusunda döneriz.
İFFET
İffet, cinsel konulardaki ahlakî duyarlılıktır. İnsanın en büyük zaafıdır cinsellik. Sokrates yetmişinden sonra, cinsel hayatı bittiği için, “Artık özgürüm”, demiş. Öyleyse, iyi bir insan olmak için öncellikle zaaflarımızdan kurtulmamız, yani özgür mü olmamız mı gerekir?
Hayır!
Zaaflarımıza, özellikle de cinsel zaafımıza rağmen iffetimizi korumamız gereklidir. Dağ başında herkes evliya olur, mesele her türlü çeldiriciye rağmen iffetli olmayı başarmaktır.
İffet ayrıca sadakat, vefa ve dürüstlükle de ilgilidir. Eşimize verdiğimiz sözü tutmalıyız. İffetimizi koruyarak, eşimizin de iffetini muhafaza ederiz. Hayat benim, karar benim kim ne karışır demek, en hafif tabiriyle bencilliktir. Eşimiz bize güvenip, namusunu, onurunu ve gururunu emanet etmiştir. Bu emanete sahip çıkmalıyız. Aksi durumun izahı da mazereti de olamaz. Söylenecek hiçbir söz veya bahane kişinin hatasını mazur gösteremez.
Eşine ihanet eden kişiye güvenilir mi? Bu konuda şu hikâyeye kulak vermek gerekir:
“Yezit, Hasan’ın eşine, Hasan’ı zehirlemesi karşılığında, onu kendi oğluyla evlendireceği vaadinde bulunur. Kadın da eşini zehirler. Ancak Yezit, ‘Bugün Hasan’a yaptığını, yarın benim oğluma da yaparsın’, der.”
SAYGI
Çevreye, insanlara, hayvanlara şeklinde saygının kapsamı genişletilebilir. İnsana saygı bunların en önemlisidir bizce. Size güvenenlerin güvenlerini sarsmayacaksınız, onlara vefa göstereceksiniz, ihanet etmeyeceksiniz. Sizi seven insanların (eşiniz, çocuklarınız, anneniz, babanız, kardeşleriniz…), onurunu zedeleyecek hatalardan sakınmak gerekir. Aslında bunlardan da önemlisi, kendi onurunuzu ve saygınlığınızı yitirmeyeceksiniz. Bugün yaptığınız yanlış davranışlar, bir gün mutlaka karşınıza çıkacak ve kendinizden utanacaksınız.
Pişman olmak, nedamet göstermek, birçok insan bunu yanlış bulur ve hiç pişmanlık göstermemiş olmayı övünülecek bir davranış gibi görür. Pişman olmak, güzel bir duygudur. Kişinin hatalarını kabullenmesidir. Hiç pişmanlık göstermedim diyen kişi, aslında hiç hatalarıyla yüzleşmemiş kişidir. Böyle bir insan olmak istemeyiz. Hata yapmaktan değil, pişmanlık hissetmemekten korkmaktır doğru olan.
GÜVEN
Muhataplarınız size güvenmiyorsa, kendinizi sorgulayacaksınız. Söyledikleriniz ve anlattıklarınız için yemin etmek, birilerini şahit göstermek, “beni şu adama sor” demek zorunda kalıyorsanız yalan söylüyorsunuzdur ve çevrenize hiç güven vermemişsiniz demektir. Güven zor oluşan bir duygudur, ancak çok kırılgandır. Bir anda yıkılıverir.
Çevrelerindeki tüm insanların güvenini kaybeden insanlar, birbirlerine güvenebilirler mi? Herhalde güvenmeseler de, gözlerini kapatmayı tercih ederler gibi geliyor bana. Yoksa nasıl yaşarlar?
Güven karşılıklı bir duygudur. Siz çevrenizdekilere güvenmezseniz, onlar da size güvenmez. Güvenmeyen güven veremez.
SORUMLULUK
Kişi yaptıklarının sorumluluğunu kabullenmelidir.  Bir hata yaparız, arkasından bu hatamıza sorumlu ararız.
“Eğer falan şöyle yapsa idi ...”
“Ben elimden geleni yaptım ama ...”
“Tamam, benim de kabahatim var ama…”
Bu ve benzeri bahaneler sadece kişinin kendini kandırmasıdır. Yaptığımız hataların tüm sorumluluğunu almalıyız. Onlar doğruyu yapmıyorlarsa, biz yapmalıyız. Onlar çaba sarf etmiyorsa, biz sarf etmeliyiz. Zaten sorumluluk bizde değilse bu cümleleri kurmamıza gerek de kalmaz. Eğer birilerini suçluyorsak, kabahat bizdedir.
Kişinin sorumluluklarını kabul etmesi de hemen olmaz. Biraz zaman geçmesi gerekir. Yaptıklarımızın öğrenilmesi durumunda utanacaksak, ayıplanacaksak ve bunları kimsenin bilmesini istemiyorsak, kabul etmesek de hata yapıyoruzdur. Geriye dönüp baktığımızda utanacağımız şeyler yapıyorsak, bunları yaparken de biliriz aslında, yanlış yoldayız demektir. Yanlış yaptığımızı kabul ettikten sonra ne yapacağız? Bunun cevabı yazımız sonunda.
SONUÇ
Bizim burada ele almadığımız daha nice hasletler var. Hepsini ele almak okuyucu sıkacağı gibi, bizim de boyumuzu aşar. Zaten yazımızın amacı da bu değil.
Peki, iyi insan kimdir?
Bu soruyu cevaplamadan önce kendi nefsimize bir soralım: “Ben iyi bir insan mıyım?”
Bu sorunun cevabı kolay değil. Çünkü bu soruya verilecek cevap “evet”tir. Bir dostumun söylediği gibi, “İnsan kendisini beğenmese çatlar ölürmüş”.
“Hayır” cevabı veren de olur; ancak bu hayır muhatapları tarafından tevazu olarak görünecektir. Bu soruya hangi cevabı verirsek verelim kibirli bir davranış göstermiş oluruz. Bu sorunun cevabı, çevrenizdeki insanlardadır. Sadece dostlarınız değil, sizi sevmeyen insanlar da bu konuda etkilidir. Kişinin gıyabında, o kişiyle ilgili söylenen sözler belirleyicidir bu hususta; ama kişi asla bu yargıları sarahaten bilemez.
Gelelim aslî sorumuza: İyi insan kimdir?
Haddimiz olmayarak, âcizane bu soruya cevap vermeye çalışalım.
Beşer şaşar. İnsan hata yapar ve yaptığı hatalardan ders alarak kendine çeki düzen verir. İyi insan, hata yapan, insana has hasletleri ihmal eden; ancak bu hatasını fark edince veya kendisine uyarı gelince, bu hatadan dönmesini bilen ve aynı hatayı tekrar etmeyen kişidir.
Eğer aynı hataları tekrar ediyor veya bile bile hatada ısrar ediyorsak, kusura bakmayın ama…
Alim EREK
Bir Dost
NOT: Bu kadar ahkâm kesen kişi aslında pek de iyi biri değildir. Beni tüm günah ve hatalarımla kabul eden dost ve arkadaşlarıma müteşekkirim.